30 Mart 2012 Cuma

azerbaycan israil'e havaalanlarını açıyor (FP)

Foreign Policy Magazine’nin haberine göre İsrail muhtemel bir savaş için Azerbaycan’la havaalanlarını kullanmak konusunda anlaştı.
Dergi, haberini ismini vermediği ABD ordusunun yüksek rütbeli subaylarının hazırladığı bir rapora dayandırıyor.
Haberde ayrıca, üç farklı diplomatik kaynağın anlaşmayı doğruladığı da belirtiliyor.    Raporda Azerbaycan yönetiminin, İran nükleer tesislerine olası bir hava harekâtı için İsrail’e eski Sovyet döneminden kalma bazı hava üslerini kullanmak için izin verdiği yazıyor.
Söz konusu rapor ayrıca, İsrail ile Azerbaycan’ın son aylarda askeri işbirliği konusunda birçok anlaşmaya imza attıklarını, İsrail’in Azerbaycan’a uzaktan kumandalı gözetleme uçakları ve ileri teknoloji ürünü füze savar sistemleri sattığını da yazıyor.
(şalom)

28 Mart 2012 Çarşamba

BRICS ülkleri ortak kalkınma bankası kurabilir

    YENİ DELHİ, 28 Mart (Reuters) - BRICS grubu olarak anılan önde gelen gelişmekte olan
ülkeler Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika'nın, ortak bir kalkınma bankası kurma
planlarını ve borsalarını daha yakınlaştırmayı öngören tedbirleri bu hafta açıklamaları
bekleniyor.
     Yetkililer bu girişimlerinin ayrıntılarını belirlenmenin zaman alacağını belirtiyorlar, ancak bu
planlar dünya nüfusunun yarısına yakınını oluşturan bu topluluğun hedeflerinin yükseldiğini
ortaya koyuyor.
   BRICS liderlerinin bu hafta Hindistan'da yapmaları beklenen  toplantıdan çıkacak en somut
planın Dünya Bankası modeline göre biçimlendirilmiş bir ortak kalkınma bankası olması
bekleniyor. Yetkililer, böyle bir girişimle üye ülkelerin altyapı hareketleri için kaynaklarını
birleştirebileceklerini ve ilerideki  küresel finansal krizlerde bankanın kredi aracı olarak işlev
göreceğini söylüyorlar.
    Hindistan dışişleri bakanlığının üst düzey yetkilisi Sudhir Vyas hafta başında gazetecilere
yaptığı açıklamada, BRICS ülkelerinin böle bir bankanın nasıl yapılandırılacağını ve
sermayelendirileceğini belirlemeleri gerektiğini ve böyle iddialı bir projenin zaman alacağını
söyledi.
    Beş BRICS ülkesi borsaları bu ay başında yaptıkları açıklamada, bir ortak gösterge borsa
endeks türevini Cuma günü hayata geçireceklerini belirtmişlerdi.
   

doğu alman rejimi kendine tünel yapmış (the times)

Erich Honecker, the East German leader who ordered the building of the Berlin Wall, boasted it would stand for 100 years, but the discovery of a secret escape tunnel suggests that his comrades were less than confident in his prediction.
The hidden passage clad in reinforced concrete ran from deep inside the showpiece Palace of the Republic, seat of the East German Parliament in Berlin, and under a main road to outbuildings giving access to the Spree river.
Although the asbestos-riddled building was demolished following after the fall of the Berlin Wall, the 45-metre tunnel survived and has come to light during preparations to re-construct the Stadtschloss, an 18th Century Royal palace flattened by the Communists to make way for their sham parliament.
“It was an escape tunnel specifically for Honecker and his highest aides in the event of a calamity overcoming the German Democratic Republic,” said Christof Fröschl, caretaker of the remaining former royal outbuildings where the passage emerged.

22 Mart 2012 Perşembe

çin'de darbe dedikoduları almış yürümüş (financial times)

The Chinese capital is awash with speculation, innuendo and rumours of a coup following the most important political purge in decades, with even some of the most well-informed officials in the dark about what comes next.
Since Bo Xilai, one of China’s most powerful leaders, was removed from his job last Thursday, the bureaucracy and the public have been on tenterhooks, awaiting the next twist in the gripping political saga.

Besides a one-line statement on Mr Bo’s dismissal published late last week, China’s heavily censored media have not mentioned his name, let alone provided any clues about what will happen to him.
But the country’s netizens, in particular those using hard-to-censor Twitter-like microblogs, have been flooding the internet with information ranging from highly implausible to apparently authentic.
In one rumour that spread rapidly on Monday night, a military coup had been launched by Zhou Yongkang, an ally of Mr Bo’s and the man in charge of China’s state security apparatus, and gun battles had erupted in Zhongnanhai, the top leadership compound in the heart of Beijing.
But when the Financial Times drove past the compound late on Monday night, all appeared calm and by Wednesday evening there was no indication that anything was out of the ordinary.
However, one person with close ties to China’s security apparatus said Mr Zhou had been ordered not to make any public appearances or take any high-level meetings and was “already under some degree of control”.
The same person said Mr Bo, who was Communist Party chief of Chongqing until last week, was under house arrest while his wife had been taken away for investigation into suspected corruption, a common charge levelled at senior officials who have lost out in power struggles.
Although this information could not be immediately confirmed, documents and audio recordings circulating on the internet appear to substantiate the claim that members of Mr Bo’s family were under investigation for corruption even before his trusted police chief, Wang Lijun, fled to a US consulate and requested asylum in early February.
The documents and recording of a preliminary government report on the case, which Chinese officials say appear to be genuine and probably leaked intentionally, suggested Mr Wang fled after Mr Bo fired him and tried to arrest him to head off a corruption investigation.
Jon Huntsman, a former Republican presidential hopeful and US ambassador to China who met Mr Bo a number of times, said his demise revealed serious rifts among the top leadership of the country.
“The splits in the standing committee [over reform] are as pronounced now as they were during the [1989] Tiananmen Square period,” Mr Huntsman said. “Politics in China is a rough and tumble business. This is an open and public evidence of this and what happens behind the velvet curtain that the world never sees.”
Adding to the air of intrigue in the capital, a report of a fatal car crash on Sunday involving the son of a top leader and a Ferrari appeared on the internet but was quickly removed by official censors.
Netizens and one source with close ties to China’s top leaders said the illegitimate son of a politburo standing committee member was killed in the crash and two young women were badly hurt.

21 Mart 2012 Çarşamba

hollande'nin adaylığı fransa'daki finans çevrelerini şimdiden korkutmuş..

    TULLE, Fransa, 21 Mart (Reuters) - Fransa'da yaklaşan seçimlerde Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin en büyük rakibi Sosyalist aday François Hollande
Fransa'da ve Avrupa'daki finans çevrelerinde pek çok kişi için kaygı uyandıran bir isim.
    Finans çevreleri 57 yaşındaki Hollande'ın yüksek gelir sahiplerine yüzde 75 oranında vergi getirme, yatırım bankaları ile bireysel bankacılığı ayırma ve tahvil
piyasalarının büyük çaplı kamu harcamaları olarak anladığı, ekonomik büyümeye odaklanma vaatlerini birer tehdit olarak görüyor.
    Yatırım bankası UBS'in Londra'daki kıdemli ekonomik danışmanı George Magnus'a göre, Hollande'ın seçilmesi halinde piyasanın şu andaki huzuru "buhar olup
uçacak". Ve bu sadece Hollande'ın talepleri yüzünden değil, başka Avrupa ülkelerini de tasarruf yolundan ayrılıp harcamaya geçmeye ikna etmesi olasılığından
kaynaklanıyor.
    Hollande Ocak ayında seçim kampanyasını başlattığı konuşmasında, "Önümüzdeki savaşta benim asıl hasmının adı yok, çehresi yok, partisi yok. Hiçbir zaman
aday olmayacak, hiçbir zaman seçilmeyecek ama bütün bunlara rağmen iktidarda o var. Benim hasmım finans dünyasıdır" demişti.
    Kendisini yakından tanıyanların ifadelerine göre Hollande seçilirse, beklendiği kadar radikal davranmayabilir. Kendisini sıradan bir insan olarak tanımlayan
Hollande, merkez sağcı Sarkozy'nin tersine ünlülerle yakınlık kurmayan sade bir isim. Siyasette bakanlık deneyimi olmasa da, ülkesinde 30 yıllık siyasi deneyimi
var.
    Hollande'ın destekçileri seçimi kazanmak için siyaset oyununu dikkatli oynaması gerektiğini söylüyorlar. Hollande'ın sol oylara ihtiyacı olacak ancak hem aşırı
sağ hem de aşırı sol, hoşnutsuz seçmen kitlesini giderek sertleşen seçim kampanyalarıyla tahrik ediyorlar.
    Destekçileri Hollande'ın gerçekte uyumlu ve pragmatist olduğunu ve uzlaşmacı bir başkan olacağını söylüyorlar.
    Bir yıl önce, dönemin Uluslararası Para Fonu Başkanı ve Sarkozy'den sonraki başkan olmasına kesin gözüyle bakılan Dominique Strauss-Kahn'ın New York'ta
bir cinsel saldırı suçlamasıyla tutuklanması Hollande'ın yaşamında dönüm noktası oldu.
    Strauss-Kahn hakkındaki suçlamalar daha sonra düştüyse de, bu olay Hollande'a 1981 yılında seçilen François Mitterand'dan sonra ülkesinin ilk Sosyalist
cumhurbaşkanı olma fırsatını verebilir.
    Hollande ülke çapında 150,000 devlet destekli istihdam yaratacağını ve eğitimde kamu sektörüne 60,000 yeni çalışan alacağını söylüyor. Seçim
manifestosuna göre bu girişimlerin maliyeti 4 milyar euroyu bulacak.
    Hollande bu parayı daha yüksek vergilerle sağlayacağını söylüyor. Hollande'a göre Sarkozy'nin cumhurbaşkanı olmasından bu yana vergi yükü zaten artıyor
ve seçimi kim kazanırsa kazansın, bu böyle devam edecek.

19 Mart 2012 Pazartesi

castro kennedy'nin öldürüleceğini biliyor muydu? (the times)

Fidel Castro knew that Lee Harvey Oswald was planning to assassinate President John F.Kennedy weeks in advance, a respected former CIA analyst claims in a bombshell new book.
Adding to nearly half a century of speculation and intrigue, Dr Brian Latell, a retired CIA intelligence officer who has tracked Castro since the 1960s, has turned up what he says is compelling evidence of what the Cuban president knew and when he knew it, based on declassified documents and interviews with defectors.
Dr Latell, one of America’s foremost Latin America experts whose analysis of Cuban affairs has helped to shape US policy over the years, admitted that he had startled even himself with his findings, which blow open history books and raise additional questions about the CIA’s own knowledge of the affair.
The provenance of the claims, however, makes them compelling, he said.
“My argument is very scrupulously and carefully documented,” Mr Latell told The Times yesterday.
“I have interviewed a large number of high-level defectors from the Cuban intelligence services, read as many as 50,000 declassified US government documents, mainly CIA documents. My argument is one I only really reluctantly embrace myself. I realise the magnititude.” The claims, revealed in Mr Latell’s new book Castro’s Secrets: The CIA and Cuba’s Intelligence Machine, are based on disclosures from sources including Major Florentino Aspillaga, a “master spook” in Cuba’s General Intelligence Directorate, whose defection to the CIA in 1987 was noted as one of the most damaging desertions ever faced by Castro.

15 Mart 2012 Perşembe

ekrem dumanlı'ya göre aydın doğan 28 şubat'ta aslında direnmişti ve stratfor konusunda taraf yanlış yapıyor (12 mart 2012, zaman)

28 Şubat'a herkes kendi işine gelen pencereden bakıyor. Öyle olunca herkes bir bakıma haklı; çünkü insanlar kendi penceresinden gördüğünü söylüyor.


Ama aynı zamanda herkes meselenin bir kısmını mercek altına yatırdığı için eksik bilgi ile hareket ediyor. Aslında insaf ölçülerini unutmadan herkes kuşatıcı bir ufuk turuyla konuya yaklaşmalı. Aksi takdirde başka haksızlıklara göz yumulmuş olur.

Demokrasiye müdahalenin meşru gerekçesi olamaz

28 Şubat, demokrasiye doğrudan yapılmış bir müdahaledir ve suç işlenmiştir. Tıpkı diğer darbeler gibi 28 Şubat'ın da meşru bir gerekçesi olamaz. Öyle bir gerekçe hazırlayanlar hata yapıyor. Çünkü demokrasilerde yanlışlar süngülerin gölgesinde düzeltilemez. İktidarları halk seçer, halk değiştirir; bu kuralın dışında yapılan her müdahale külhanbeylik ve kabadayılıktır. 28 Şubatçılar bu fütursuzluğu -nasıl olsa bin yıl sürecek- diye yapmışlardır. Hak hukuk gözetilmemiş, kanun çiğnenmiş, psikolojik harbin her metodu uygulanmıştır. 'Ülke elden gidiyor', 'rejim tehdit altında' gibi kara propagandalar darbe teşebbüslerini makul hale getiremez.

Siyasîler daha basiretli davranmalıydı

Maalesef o günlerin siyasî aktörleri (sadece iktidardaki koalisyon partileri değil, muhalifler de) büyük bir hata yaparak darbecilerin işini kolay yapmasını sağlamıştır. Darbecilerin yaptığı meşru değildir, olamaz da! Lakin o günler siyasîlerce kötü yönetilmiştir. Libya'ya gitmeye de, Kaddafi'nin çadırında aşağılanmaya da gerek yoktu mesela. İyi niyetli olunsa bile o günkü ağır şartlar altında Başbakanlık'ta iftar verilmesi de doğru değildi. Sincan'da düzenlenen o malum program, provokasyoncuların ekmeğine yağ sürmüştü. Başbakan'a en galiz hakareti kameralar karşısında yapan bir subaya haddini bildirmemek yanlıştı. 160 küsur subayın irtica suçlaması gibi uyduruk ve iftiraya dayalı mazeretlerle ordumuzdan atılma kararını imzalamak büyük vebaldi. O günün hükümeti bu konularda hata üstüne hata yaptı. Keşke yapmasaydı! O hatalar askerin müdahalesini meşru hale getirmez; ancak 28 Şubat konuşulurken bazı gerçeklerin perdelenmesine de gerek yok..

Halka gitmek, cuntaya ders vermek içindir

Bir hükümet üst üste büyük hatalar yapar; daha kötüsü ipleri cuntacıların eline teslim ederse o hükümete aydınlar neyi tavsiye etmeli? Belli ki adamlar kışlalarından çıkmış gümbür gümbür geliyor; Susurluk hadisesinde suçüstü yakalananlar bile 'fasa fiso' söylemi yüzünden zeytinyağı gibi üste çıkmış. Sekiz saat süren MGK toplantısında korkunç kararlara İslamî hassasiyeti olan bir hükümetin üyeleri bile imza atmış; atmak zorunda kalmış. İşler iyice zıvanadan çıkmış, darbenin siyasî muhatapları gerekli dik duruşu sergileyemiyor; ülkesini seven aydınlar o gün ne önerebilir?

Hükümeti iş yapamaz hale getiren silahlı güçler yetkilerini aşıp demokrasiye adım adım müdahale ediyorsa siyasetçi çıkıp demeli ki: 'Ey halkım, ben seni temsilen icraat yapıyordum; lakin benim görev yapmama müsaade etmiyorlar. Sandığa gidiyorum, şayet bana yapılanları sen de yanlış buluyorsan bana destek ver.' İşte o zaman kahraman olurdunuz... Darbecilerin ödünü koparan ve kirli oyunu bozan hamle erken seçimdir. Merhum Menderes seçime gitseydi onun canına kıyan caniler halktan şamar yiyecekti. 27 Nisan bildirisine karşı gereken cevabı veren AK Parti sadece demokrasinin de onurunu değil; kendi itibarını da korudu. Hükümet 367 kilidini açamayınca halka gitti; oradan yüzde 47'lik bir zafer çıkmasaydı asker kışlasına çekilmezdi.

Hocaefendi'nin tavsiyesini doğru anlamak gerekiyor

emre uslu ibrahim kalın'a niçin saldırdıklarını anlatmaya çalışmış ama gerekçeleri tam ters yönü gösteriyor, o yüzden ilginç (14 mart 2012, taraf)

Tanıdığım İbrahim Kalın’ı anlatayım diyorum ama AKP medyasının Taraf’a karşı tutumuna, boğazımıza sarılmış tüm hıncıyla üstümüzde tepinmesine bakınca midem bulanıyor. Bu muydu tıynetiniz arkadaşlar? Bir alaturka tutarsızlık almış başını gidiyor farkında değil misiniz? Bu Stratfor denen kuruluş önemli mi, gölge CIA mi bir karar verin. Eğer gölge CIA diyorsanız, Başbakan’ın yakınlarına “bu ne iş” diyen Taraf’ın arkasında olmanız gerekmiyor mu? Karanlıklar prensinin şirketiyle oturup kalkan Davutoğlu’na “bu ne yaman çelişki” diye sormanız gerekmiyor mu? Karanlıklar prensi diye tefe koyduğunuz bu adamlarla kucak kucağa, koyun koyuna girmiş gazetelerinize “bu neyin anlaşması” demeniz gerekmiyor mu?
Aynı minval üzerinde çok desteklediğiniz MİT’e dönüp “sevgili MİT, adamlarını Taraf yazarlarının peşine takacağına gölge CIA’in peşine takıp bunların faaliyetlerine neden engel olmadın. Neden devlet yetkililerini uyarıp bu gölge CIA teşkilatını devletten uzak tutmadın. Karşı casusluk faaliyeti kapsamında görevini yapmayıp adamları Başbakan’ın ofisine kadar soktun” diye sormanız gerekmiyor mu? Nedir bu suskun haliniz. Madem artık yazarlarınız ve manşetlerinizde Stratfor’u gölge CIA diye tanımlamaya başladınız bu soruların hepsi haklı soru değil mi?
Yok eğer Stratfor dedikodu yayan bir şirket diyor ve ciddiye alınmaması gereken dedikoduları manşete çekiyor diye Taraf’ı eleştiriyorsanız bunu da anlarım. O halde aynı eleştirileri AKP’nin bakanlarına, danışmanlarına, ve AKP’yi destekleyen Sabah gibi gazeteye yöneltip bunları da ayıplamanız gerekmiyor mu? “Nedir bu bayağılık, bu dedikodu yuvasıyla neden düşüp kalkıyorsunuz. Bu mu sizin seviyeniz. Devleti dedikodu kuruluşlarıyla düşüp kalkarak mı yönetiyorsunuz” diye bir dizi soru sormanız gerekmiyor mu?
Bu ne tutarsızlık bu ne yaman çelişki? Yoksa gücünüz Taraf’a yettiği için mi hep beraber üzerine çullanıyorsunuz bu gazetenin? Ya da emir mi aldınız Taraf’a çok kızan ve kapatmak için her türlü baskıyı uygulayan Başbakan’dan? Hepiniz bir kurşun askerdi de bizden mi sakladınız?
Merak edenler için yazayım. Ben Stratfor’un çalışmalarından ilk kez 2008 yılında Washington’da bir think-thank için çalışırken haberdar oldum. Washington’daki think-thank çevreleri Stratfor’un siyasi analizlerini ciddiye almadıklarından, bu şirketi ciddiye alıp para ödeyenlere de bu şirketin siyasi analizlerini haber yapan medyanın tutumuna da şaşırıyorlardı. Ancak bu Stratfor’un stratejik analizlerinin de kötü olduğu anlamına gelmiyor. Yani Türkiye gibi ülkelerde stratejik kurumların içinde haber kaynakları varsa, örneğin askerin içinde veya enerji sektöründe sağlam kaynakları varsa stratejik konularda edindikleri bilgileri paraya dönüştürebilirler. ABD’nin Stratfor’a para veren kurumlarına bakınca da parayı bu kurumun siyasi analizine değil stratejik analizlerine verdikleri söylenebilir.
Burada temel soru İbrahim Kalın’ın bu kurumla ne işi olur? İbrahim Kalın gerçekten de bu kuruma bilgiler sızdıran bir “kaynak” mı? Tanıdığım kadarıyla ben Kalın’ın bir “kaynak” olduğunu düşünmüyorumİbrahim Kalın AKP’nin içinde Batı’yı yakından bilen, –Ahmet Davutoğlu dâhil AKP’nin içinde maalesef Batı’ya karşı kuşkucu ve komplocu bir bakış açısı var– Batı ile iyi diyalogları olan, hatta AKP ısrar etmese Amerika’da yaşamak isteyen ve bunun için de Amerika’daki evini ve arabasını uzun süre orada tutan bir kişi. AKP’nin içinde beş tane âkil adam say deseler biri mutlaka İbrahim Kalın olur. İbrahim Kalın ne AKP’nin etrafındaki “hırçın ekip”ten biri ne de o ekip kadar komplocu ve Batı karşıtlığı var içinde. Bu yönüyleİbrahim Kalın o hırçın ve çılgın grup tarafından Doğu’ya doğru çekilen Türkiye’nin Batı ekseninde kalması için bir sigorta aynı zamanda. Özetle ben Kalın’ın AKP ve ülke için bir değer olduğunu düşünüyorum. Umarım Kalın’ı yanında tutmaya devam eder Erdoğan.
Peki, İbrahim Kalın Stratfor gibi çok da ciddiye alınmaması gereken bir kurumu neden bu kadar ciddiye aldı, Sabah ile irtibatını sağlayıp, başkanını Türkiye’ye çağırıp ağırladı?
Bana göre bu sorunun cevabı AKP’nin 27 Nisan sendromunda saklı. 27 Nisan muhtırasını yediğinde AKP için destek vermesi beklenen Washington’dan bir hafta ses çıkmamıştı. ZiraErgenekoncu ekip uzun suredir Washington’da lobi ve kulis faaliyeti yaparken AKP –ABD’yi tanımaması nedeniyle– Washington’u boşlamış, meydanı tamamen Ergenekon/Asker destekçilerine bırakmıştı. 27 Nisan’da Washington’un boş bırakılmayacak bir yer olmadığını anladı AKP. Bu nedenle ilk olarak SETA’nın Washington temsilciliğini açtı. İkinci olarak da Washington’u AKP kadroları içinde iyi bilen İbrahim Kalın’ı transfer etti. İşte Kalın’ın Washington’dan önemli önemsiz ayrımı yapmadan her gelenle görüşmesinin arkasında yatan neden 27 Nisan sendromu. AKP çevreleri Washington’u sıkı tutabilmek için Washington’da ne kadar kurum ve kuruluş varsa irtibatta olup onları da Türkiye’deki kaynakları ile ilişkilendirmeye çalışıyorlar. Kalın’ın yaptığı da bu strateji çerçevesinde yapılan uygulamalar. Bu ne kadar doğru bilemem. Ama ben Kalın’ın bu konularda biraz daha seçici davranmasını beklerdim. Doğrusu Stratfor ile yan yana fotoğraf vermesi Kalın’ın ciddiyetine ve konumuna zarar verir. Bunu hesaplamalıydı.