10 Ağustos 2012 Cuma

financial times'ın yorumu: türkiye'nin kabusu güney sınırında gerçekleşiyor


Turkey’s nightmare
Turkey is watching its deepest fears become reality on its southern border. As Kurdish
forces take control of towns across north-east Syria, Ankara faces the possibility of an
autonomous Kurdish area emerging, in loose federation with adjacent Iraqi Kurdistan.
To the Turkish establishment, this is an existential threat: an embryonic Kurdish state
is bound to embolden Turkey’s 13m-plus Kurdish population in demands for regional
autonomy, and could try to claim chunks of Turkish territory. Worse, a powerful
element in a new coalition of Syria’s Kurdish groups is the PYD – an ally of the rebel
Kurdistan Workers Party (PKK), which has waged a 27-year struggle against the
Turkish state. The PKK is now exploiting the situation, launching massed attacks, not
the usual scattered raids, on army posts in Turkey’s south-east.
Syria’s fracture is therefore exposing the faultlines in
Turkey’s society and the limits of its influence in the
region. The west should pay more attention to this side effect of the Assad regime’s
disintegration. It needs Turkey more than ever as a stable ally amid the chaos – and
looks to the ruling AK Party as an example of a mildly Islamist government steering a
secular democracy.
There is little Turkey can do to stop the Syrian quagmire deepening. Prime minister
Recep Tayyip Erdogan has implicitly threatened cross-border strikes if the PKK sets up
bases inside Syria. But there is no appetite for sustained military intervention. Nor has
a policy of befriending the Iraqi Kurds succeeded: it was Masoud Barzani, the KRG’s
president, who brokered the new coalition of Syria’s Kurds.
However, Ankara can and must do more to prevent an escalation of ethnic and sectarian
tensions.
At home, it must redouble efforts to address the grievances of Turkish Kurds. Mr
Erdogan must ensure that a rewrite of Turkey’s constitution enshrines cultural rights
for all citizens – and addresses the crucial question of regional devolution.
And in its foreign policy, Turkey must avoid being seen as a cheerleader for Sunnis
across the region. Its rivalry with Iran is already heating up. Arms sales to Bahrain
have not gone unnoticed, and Turkish Alevis are uneasy at what they see as partisan
support for the largely Sunni Syrian uprising. Ankara could act to alleviate these fears –
for example, by pressuring Syrian rebels to abstain from revenge attacks. If Turkey is
to be a force for stability, Mr Erdogan must show he can rise above sectarian divisions.

6 Ağustos 2012 Pazartesi

kuzey ırak'ta petrol oyunları (reuters)


ÖZEL HABER-Kuzey Irak petrolleri için büyük oyuncular devreye giriyor
     Peg Mackey / Andrew Callus
    LONDRA, 6 Ağustos (Reuters) - Kuzey Irak'ın petrol
rezervleri bol ve kolay erişimli olma avantajına sahip ancak
yarı-özerk Kürt Bölgesel Yönetimi'yle sözleşme yaparak burada
faaliyet gösteren büyük Batılı şirketler, Kürt yönetimiyle
merkezi Bağdat hükümeti arasındaki çekişme yüzünden alacaklarını
tahsil edemiyorlar.
    Yine de bu anlaşmazlık, başka büyük şirketlerin de kuzeye
yerleşmelerine ve daha büyük özerklik peşinde olan Kürt yönetimi
için, Bağdat hükümetini kızdıran onaylarını ilan etmelerine
engel olamıyor.
    Irak konusunda çalışan önde gelen bir petrol şirketi
yöneticisi, "Kuzeye göç devam ediyor, bu bir dönüm noktası
olabilir" dedi.
    Türkiye, Suriye ve İran'la sınırları olan bu dağlık bölgede
üretim küresel ölçekte bakıldığında henüz çok zayıf ancak Kuzey
Irak Doğal Kaynaklar Bakanı Ashti Hawrami, doğru yatırımlarla ve
bir ihraç güzergahıyla 2014 yılına kadar günde 1 milyar, beş yıl
 sonra da 5 milyar varile çıkacak bir üretimin mümkün olduğunu
söylüyor.
    Petrol şirketlerinin yöneticilerine göre Hawrami,
yatırımlarını haklı gösterecek kazançlar elde etmek istemelerini
anlayışla karşılıyor. Bu şirketler, diğer Ortadoğu ülkelerinde
ise hükümetlerin kendilerine kuşkuyla yaklaştığını söylüyorlar.
    Bir yönetici, "Aradaki fark şu ki bizi burada istiyorlar,
halbuki güneyde sanki istenmiyoruz" dedi.
    Kürt bölgesindeki gelişimin önündeki en büyük engel, her
türlü ihracat faaliyetinde yetkinin Bağdat'ta olması ve merkezi
hükümet de Erbil'deki Kürt yönetimi ile imzalanan kontratların
geçerliğini tanımıyor.
    Bağdat, Kuzey'e verdiği yakıtı sınırlıyor ve ülkenin ihracat
gelirlerinin yüzde 17'sini almasını gerektiren anlaşmaya rağmen
kuzeye nakit akışını zorlaştırıyor.
    Türk şirketi Genel Enerji 2002 yılında bölgeye ilk giren
şirket olarak bu yolu açmıştı. 2003 yılında ABD önderliğindeki
işgalin ardından Norveçli DNO ve diğerleri peşinden
geldi.
    Halen 4O kadar yabancı şirket Kuzey Irak'ta petrol faaliyeti
gösteriyor. Ancak siyasi durum ve ödeme alamama sorunları
nedeniyle Kuzey Irak'a gelenler genellikle siyasi riskleri göze
alabilen ve kaybedecek fazla şeyi olmayan küçükçe şirketler
oldu.
    Ne var ki, geçen yıl Kasım ayında, petrol devi Shell'in
 bu nedenlerden dolayı bölgeden çekilmesinden dört yıl
sonra, Exxon Mobil devreye girdi ve oyunun gidişatını
değiştirdi.
    Dünyanın en büyük özel petrol şirketi olan Exxon Mobil,
Kuzey Irak'ta altı arama bölgesi için sözleşme imzaladı.
    Geçen ay  ise ABD'nin ikinci büyüğü olan Chevron
sıraya girdi ve Sarta ile Rovi alanlarındaki blokların yüzde
80'ini Hintli Reliance şirketinden satın aldı.
    Geçen hafta da, Fransız Total  Hari ve Safen
bloklarının yüzde 80'ini Marathon Oil'den satın alarak, Kanadalı
Western Zagros şirketinin işlettiği Gamian blokuna
katılan Rus Gazprom gibi, bölgede yerini aldı.
    Bu tabloya göre dünyanın en büyük 10 petrol şirketinden
dördü, Kürt Yönetimi'nin merkezi olan Erbil'de artık varlar.
    Öfkeli Bağdat yönetimi Exxon ve Total'in güneydeki büyük
projelere katılma şanslarını tehlikeye attıklarını söylüyor.  
 
    Ancak hâlâ yatırımlarını paraya dönüştüremeseler de büyük
şirketlerin yöneticileri, kuzeye olan rağbetin güneydeki sahalar
için Bağdat'ın verdiği koşulların çekici olmadığı ve savaştan bu
yana hâlâ süren kargaşa ve kalkınma çabalarının yavaş
ilerlemesinin de sorun olduğu mesajını Irak hükümetine
vereceğini düşünüyorlar.
   
    TÜRKİYE İLİŞKİLERİ
    Kuzey Irak'ın kimin eline geçerse ona çok büyük servetler
kazandırma potansiyeline sahip olan petrol varlığı, bölgedeki
genel güçler dengesi ve etnik gerilimleri de etkileyebilir.
    İhracat açısından, tam bağımsız bir Irak Kürt yönetiminin
ham petrolünü Irak arazisinden hiç geçirmeden Türkiye üzerinden
taşıması farazi olarak mümkün.
    Bölgesel Kürt Yönetimi, Mayıs ayında yaptığı açıklamayla,
Tak Tak petrol sahasından inşa edeceği yeni bir boru hattını,
halen Kerkük'ten Ceyhan terminaline uzanan ana boru hattına
bağlayacağını duyurdu.
    Ancak bu noktada var olan hassas bir nokta Kürt Yönetimi ve
yatırımcıları için sorun olabilir ve Irak Başbakanı Nuri el
Maliki'nin elini güçlendirebilir.
    Türk Başbakanı Tayyip Erdoğan dünyanın en hassas siyasi
denge hesaplarını yürütüyor.
    Erdoğan, daha önce dostça ilişkiler sürdürdüğü Suriye
Cumhurbaşkanı Beşar Esad'a karşı muhalif isyancılardan yana
tavır aldı. Böylece Türkiye'nin en uzun sınırındaki ülke,
Türkiye'nin düşmanı oldu.
    Ayrıca, Esad'ın destekçisi olan İran da Türkiye ile
dostluğundan vazgeçme ihtimali olan bir diğer komşu. Bir de
Türkiye'nin kendi hoşnutsuz Kürt kesimi var.
    Dolayısıyla Erdoğan belki de Bağdat hükümetini rahatsız
etmek istemeyebilir. Sınırında çok varlıklı bir Kürt yönetimi de
 Erdoğan'ın isteyeceği bir sonuç olmayabilir.
   Washington'daki enerji danışmanlık şirketi PFC Energy'den
Raad Alkadiri, "Şu anda Bağdat'ın en sağlam kozu Kürtlerin
bağımsız bir ihracat hattına sahip olmamaları" dedi.
    "Dolayısıyla bu sorun sonunda Bağdat-Erbil-Ankara üçgeninde
çözümlenecek ve Suriye dahil olmak üzere bölgedeki gelişmeleri
dikkate alırsak, bu ilişkinin sonucu Kürtleri de yatırımcılarını
da şaşırtacak bir yönde olabilir."
   
   
    Haberin orijinali için tıklayınız:  
ÖNEMLİ: Bu haber, linkleri yukarıda belirtilen haber ya da
haberlerden derlenmiştir. Tam çevrilmiş metin olmayabilir.

   

 (Haberi derleyen Ayşe Sarıoğlu; Redaksiyon Orhan Coşkun)

 REUTERS